Ağız Tabanı Transoral Cerrahisi
Özet
Sanatkâr insanlara karşı içimde daima bir hayranlık yaşadım. Bestekârın duygularını notalara dökmesi benim açımdan çalışmakla elde edebileceğim bir başarı değildir. Keşke dinleyen insanları bir anda farklı dünyalara taşıyan bir müzik eserinin bestecisi olabilseydim. Ya da bir edebiyatçı... Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna” romanındaki gibi aşkı tarif edebilsem, basit günlük olayları derinlemesine tasvir edebilseydim. İyi bir müzisyen ya da iyi bir edebiyatçı olmasam da onların ne kadar büyük bir dünyaları olduğuna hep gıpta ile baktım. Sanat bir yetenek olarak doğar; bilim ise daima merak ile doğar. Sanat aslında yaratmaktır, olmayan bir şeyi var etmektir. Sanatçı hayal dünyasını kullanarak taşı heykele, boyayı resme dönüştürür. Başka bir sanatçı kelimeleri kullanarak duygularını şiire ve romana dönüştürür. O sanatçı olmazsa taş, boya ve sözlük kelimeleri dışında ortada bir eser yoktur. Sanatçı eserin yaratıcısıdır. Bilim ise var olanı keşfetmektir. Evrendeki fizik kanunları keşfedilip sayısal verilere dökülse de dökülmese de zaten vardır. Yerçekimi kanunu Isaac Newton bunu fark etmezden önceki zamanlarda da vardı. Archimedes’ten önce de su zaten kaldırıyordu. Bilim ise bunları merak etti, araştırdı, buldu ve bilinmeyen karanlıklardan çıkarıp bilinir hale getirdi. Bu yüzden her ne kadar hem bilim hem sanat çok değerli olsa da benim nazarımda sanat bir adım daha öndedir. Bilim ve tıp dünyasının bir ferdi olmak, içimdeki sanatçı kimliğimin eksikliğinden kaynaklanan burukluğumu bir nebze hafifletmektedir. Tıbbın cerrahi bölümlerinde de bir nevi sanat uygulanıyor olması ile ayrı bir mutluluk hissetmekteyim. Bununla birlikte tıp alanındaki bilimsel çalışmalar da merak, araştırma, bulma ve insanlığın hizmetine sunma üzerine inşaa edilmiştir. Bu kitap da merak edip üzerinde düşünmekle başlayan bir sürecin sonunda, kısmen sanatsal unsurlar taşıyan bir cerrahi kitabı olarak ortaya çıktı.
